Gülsen Solaker
Van Büyükşehir Belediye Başkanlığına seçilmesine rağmen mahkeme kararıyla seçilme hakkı elinden alınan Abdullah Zeydan‘ın mazbatasının geri verilmesi sürecinde CHP yönetimi de DEM Parti’ye destek oldu.
Krizin ilk günü CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Van Belediye Başkanlığının AKP’li adaya verilmesi kararının hukuksuz olduğunu ve Van’a göndermek için heyet görevlendirdiklerini duyurdu. Bu kapsamda CHP milletvekilleri Sevda Erdan Kılıç, Sezgin Tanrıkulu ve Mahmut Tanal kente giderek DEM Parti temsilcileriyle birlikte mazbatanın geri alınması için çaba harcadı.
Aynı zamanda CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da bu süreçte birkaç kez yaptığı açıklamada konuya değinerek Van’daki durumun bir “garabet” olduğunu belirtti ve “Haksızlığa karşı durmayan, haksızlığı görüp de susan, dilsiz şeytan olur. Bunu unutmayın. Bana yapılınca haksızlık, başkasına yapılınca uzaktan seyretmek, bu memleketin hiçbir insanına yakışmaz” dedi.
Van’da yaşanan mazbata krizinin ardından şimdi ise CHP’nin DEM Parti’nin yanında yer almasının siyasetteki olası yansımaları tartışılıyor.
Yerel seçimde Türkiye’nin birinci partisi olmanın getirdiği sorumluluk ile bundan sonra “daha cesur” bir çizgi takip edileceğini söyleyen CHP’li yetkililer, ancak bunun DEM Parti ile her konuda aynı düşünüleceği anlamına gelmediğine dikkat çekiyor.
CHP’nin eski yönetiminin TBMM’de dokunulmazlıkların kaldırılması ve bir önceki yerel seçim sonrasında HDP’li belediyelere kayyum atanması gibi dönemlerde izlediği tutum HDP’nin ve seçmenlerinin tepkisine neden olmuştu.
Bulut: Tüm demokratlardan oy aldık
Van’daki krizin şu an için çözümlenmesinin ardından DW Türkçe’nin sorularını Kayseri’nin Pınarbaşı ilçesindeki bir başka kriz için yolda iken yanıtlayan CHP Genel Başkan Yardımcısı Burhanettin Bulut artık daha cesur politikalar izleneceğinin işaretini verdi.
Bulut, bu meseleyi sadece DEM Parti ile değil “Türkiye’deki demokrasi meselesine ilişkin çok çarpıcı bir örnek” olarak gördüklerini belirterek “Böyle bir hukuksuzluğa ses çıkartmadığınızda o zaman demokrasiyi de savunmuyorsunuz bir anlamda” dedi.
Sadece Van’da değil farklı bazı yerlerde de benzer hukuksuzluklar yapılmakta olduğunu ve hepsi için mücadele verildiğini söyleyen Bulut, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu ülkede kim sıkıntı yaşıyorsa, kim sorun yaşıyorsa orada olmak gibi bir çabamız var. 1 Nisan sonrası politikamızın en önemli unsurlarından bir tanesi de bu olacak. Biz tüm demokratlardan oy aldık. Muhafazakarlardan, Kürtlerden, milliyetçilerden herkesten oy aldık.”
Bulut, amaçlarının Türkiye’deki tüm hukuksuzluklara, demokrasi dışı yöntemlere nerede ya da kime karşı olursa olun karşı durmak olduğunu söyledi:
“Bu hukuksuzluk daha çok DEM üzerinden gerçekleşiyorsa bundan çekinmeyeceğiz, sakınmayacağız. ‘Aman kim ne söyler, bu yanlış anlar mı?’ falan diye bir endişenin içerisinde olmayacağız. Endişeli demokrat olmak yerine cesur bir demokrat olmayı tercih ediyoruz.”
Özgür Özel de seçim zaferinin hemen ardından yaptığı konuşmada CHP’nin artık “başının üzerindeki görülmez yüzde 25’lik tavanı kırarak, tuzla buz ettiğini” söylemiş ve bunu sağlayan “Türkiye İttifakı” kavramını şöyle açıklamıştı:
“CHP artık tüm demokratların; sosyal demokratların, milliyetçi demokratların, muhafazakâr demokratların, Kürt demokratların aynı anda birlikte oy verebildikleri bir partidir. Siyasi partilerle değil Türkiye’nin demokratlarıyla büyük bir birlikteliği kuran Türkiye İttifakı kazanmıştır.”
Vahap Coşkun: Van bir turnusol kâğıdı oldu
CHP ayrıca Van Saray’da seçimi kazanan DEM Partili adayın “memnu haklarının incelenmesi” için başvuru yapan CHP Saray İlçe Başkan Yardımcısı Yasin Arslan’ı da ihraç etti.
Peki bu yeni tutum ile CHP’nin “Türkiye İttifakı” söylemi nasıl yankı buluyor?
Diyarbakır’da yaşayan siyaset bilimci Vahap Coşkun, CHP’ye geçmiş dönemdeki en önemli eleştirilerden birinin 2016’dan beri HDP ve sonraki adıyla DEM’in CHP’ye destek vermesine rağmen CHP’nin kritik dönemlerde DEM’e gerekli desteği sunmaması olduğunu söylüyor:
“Örneğin dokunulmazlıkların kaldırılmasında, belediyelere kayyum atanmasında CHP’nin ana muhalefet partisi olmanın getirdiği sorumluluğu yerine getirmediğine yönelik bir eleştiri vardı. Şimdi Van olayı bu anlamda bir turnusol kâğıdı işlevi gördü eski dönem ile yeni dönem arasındaki farkı görmemiz açısından. Ve bence CHP bu sınavı geçti.”
Coşkun, CHP’nin Van’da verdiği desteğin iki ana nedeni olduğu yorumu yapıyor ve birincisini ortada “çok açık ve herkesin haysiyetine dokunan bir haksızlık olması” olarak gösteriyor. CHP dışındaki diğer muhalefet partilerinden de tepkiler geldiğini hatırlatan Coşkun, “Yani o kadar çuvala sığmayan bir mızrak durumu vardı ki tepki göstermek çok meşruydu. Bu tepkiyi savunmak sandığı, demokrasiyi savunmaktı” diyor.
Zeydan’a verilen destek için ikinci bir neden olarak CHP’nin Türkiye’nin birinci partisi konumuna yükselmesi olduğunu belirten Coşkun sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Doğrudan seçimi, seçim sonuçlarını, Türkiye siyasetini etkileyen bir olayda CHP’nin herhangi bir şekilde artık sessiz kalması, bunu geçiştirmesi düşünülemez. Burada bir tavır ortaya koyması gerekirdi ve doğru bir tavır aldı.”
Coşkun’a göre seçim sonuçları bazı korkuların kırılmasını da beraberinde getirdi. Coşkun, herhangi bir şekilde ‘DEM ile dirsek temasına giren partiler doğu ve güneydoğu dışında her yerde cezalandırılır’ anlayışının bu seçimde işlemediğini ifade ediyor:
“DEM birçok yerde CHP ile kent uzlaşısı yapmasına ve bunu da açık seçik yapmasına rağmen seçim sonuçlarını görüyoruz. AKP’nin en güçlü olduğu Karadeniz’den İç Ege’ye, İç Anadolu’ya kadar bazı yerlerde bile CHP oy kazandı. Dolayısıyla ezberleri değiştiren bir sonuç oldu.”
CHP ile DEM’in bundan sonra bütün önemli sorunlarda ortak noktada buluşmasını kimsenin bekleyemeyeceğini, ilerde iki partinin karşı karşıya kaldığı bazı noktaların da görülebileceğini ve bunun da gayet normal olduğunu söyleyen Coşkun, şunu ekliyor:
“Ama bu konu son derece meşru bir konuydu. Bu duruma karşı çıkmak CHP açısından siyaseten bir zarar oluşturmadı. Aksine çok ciddi bir siyasal kazanç sağladı. Hem seçimdeki psikolojik üstünlüğünü devam ettirdi hem de Kürtler nezdindeki desteğini artırdı.”
Bu arada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın daha önce sözünü ettiği olası Irak operasyonu da CHP’nin tutum belirlemesi gerekecek konulardan olacak.
Van krizinin kaybedeni AKP mi oldu?
Coşkun’a göre bu krizin en büyük kaybedeni ise AKP oldu.
Parti içindeki farklı görüşlerin kamuoyuna yansıması ile çatlakların belirginleştiğini söyleyen Coşkun, “AK Parti’nin oyları doğuda çok düştü. Eğer bu kayyum siyasetini bir şekilde devam ettirirse daha önceki dönemlerde diğer partiler için tabela partisi ifadesini kullanıyordu AK Parti. Kendisi de bir sonraki dönemde tabela partisi olabilir” diyor.
Coşkun, Van olayının “bir taraftan CHP’yi tahkim ederken diğer taraftan AK Parti içerisindeki yarılmayı gösterdiğine” de işaret ediyor.
AKP’li eski bakanlardan Hüseyin Çelik, Van’da yaşananlara tepki göstererek kayyum politikalarına karşı olduğunu belirtmiş ve bu tür politikaların yine en çok AKP’ye zarar verdiğini söylemişti. AKP Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı da X hesabındaki paylaşımında YSK’nın mazbatayı Zeydan’a geri verme kararını desteklemiş ancak “cinnet hali” benzetmesi yaptığı paylaşımı daha sonra silmişti.
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum ise Van’daki olayların “Türkiye’nin bütünlüğüne yönelik saldırı planlarının bir parçası” olduğunu savunarak Zeydan’a destek veren muhalefetin ve “iktidar içinde yer aldığı kabul edilen ve neoliberal zehirle zihin dünyalarını batıcılığa teslim etmiş” kişilerin tutumlarının ‘kaydedildiğini’ savundu.